Amerika birleşik devletlerinde sadece spekülasyondan ibaret sözde bilimsel bir çok olay dünya medyasına yansımaktadır. Bunlar kısaca ''free energy, time travel, antigravity, ufo'' olayları olarak özetlenebilir. Ben uzun yıllardır UFO teknolojisi konularında araştırma yapan ve bu konuda teoriler geliştiren bir kişi olarak kendi açımdan 51.bölge hikayesini ortaya atan Bob Lazar'ın hikayesi ve philadelphia deneyi ile ilgili spekülasyonlardaki ifadelerin benim yıdızlar arası yolculuk ve zaman yolculuğu fikirlerimle birebir örtüştüğünü belirtmek isterim.BOB LAZAR 'IN HİKAYESİ: Anlatılanlara göre Bob Lazar Nevada'daki ünlü 51.Bölge'de bulunmuştu. Aslında bir fizik uzmanı olan Lazar, ABD hükümeti tarafından resmen görevlendirilmişti. Lazar hiç çekinmeden birkaç ayrı UFO tipini tarif etti. Lazar'ın ifadelerine göre bu gizli üs'deki hangarların içinde UFO benzeri uçan disklerin deneyleri yapılıyor ve uçuş prensipleri deneniyordu. Lazar; disklerin uçabilmesi için adına ''yerçekimi Amplifikatörü'' denen bir aygıt geliştirilmişti.
Aygıtın planları dünya dışı canlılar tarafından hazırlanmıştı. İki tür UFO vardı, birisi ''omicron'' adı verilen bir gezegen veya bir yıldız çevresinde kısa yolculuklar yapabilen diskti. ''Delta'' adlı diğer tip ise, uzay-zaman alanı içinde hareket edebilen ve bu şekilde yıldızlar ve galaksiler arası yolculuk yapabilen olağan üstü bir araçtı.Bu diskler ve araçlarla ilgili bilgi vardı ve uygulanıyordu.
1989 yılında Bob Lazar adında bir fizik mühendisi, Las Vegas televizyon istasyonlarından biri olan KLAS’da bir basın açıklaması yapmış ve S4 Bölgesi’nde UFO’ları yeniden oluşturmayla ilgili mühendislik projesinde görev almış olduğunu iddia etmişti. UFOların ''yerçekimini itici güç sistemi'' ne dayalı motorları üzerinde çalışmalar yaptığını söyledi.İki mıknatısın birbirini itmesi yada çekmesi gibi yerçekimi dalgalarının tersi bir dalgada yerçekimine karşı kullanılabilmekteydi. Bunların güç kaynakları bir anti-madde reaktörüydü.

“Bu disklerden bir tanesi İsviçreli Eduard Billy Maier adındaki temasçının 1970 yılı ortalarında fotoğraflarını çekmiş olduğu ve Pleiades takım yıldızından geldiği iddia edilen araca benziyordu.”
Lazar, takip eden aylarda kendisiyle yapılan röportajlarda, hikayesini daha ayrıntılı bir şekilde anlatmış, 51. bölgede bulunan birbirlerinden tamamen farklı disk şeklindeki 9 araç için yakıt olarak 223 gramlık –o zamanlarda henüz keşfedilmemiş bir element olan– element 115’in kullanıldığını açıklamıştı:
“Bu element daha çok yanık turuncu renginde olup çok yumuşaktır. Öyle ki tırnağınızla üstüne çentik bile atabilirsiniz. Ancak çok ağırdır. Elementin bir parçasını kaldırdığınızda onun kurşun olmadığını hemen söyleyebilirsiniz. Şaşırtıcı derecede ağırdır.”
Las Vegaslı bir araştırmacı-gazeteci olan George Knapp Lazar’ın geçmiş iş yaşamı araştırmış ve önceden gerçekten de Los Alamos’ta yaşadığını ve oradaki Las Alamos Ulusal Laboratuarı’nda fizikçi olarak çalıştığını doğrulamıştır. Ayrıca Lazar’ın iddia ettiği dönemlerde 51. Bölge/S4’de çalıştığını yasal olarak da onaylanan çalışma kayıtları, Donanma İstihbarat Departmanı’ndan sağlanmıştır.
![]() | ![]() | ![]() |
Lazar’ın fizik, elektrik mühendisliği ve itici güç sistemleri alanlarındaki sağlam ve güvenilir geçmişi nedeniyle kendisiyle pek çok görüşmede bulunulmuştur. Bugüne kadar işi, üssü, çalışma arkadaşları ve yapımı oldukça zor olan uzaylı araçları hakkında çok detaylı tarifler ve bilimsel bilgiler sunmuştur.
![]() | ![]() |
HAVA İSTİHBARAT MERKEZİ ÜYESİ ANLATIYOR:
51. Bölgede görülen disk şekilli cisimlerle ilgili diğer bir olay, bir Hava Kuvvetleri emeklisi olan gazeteci Robert Dorr tarafından bildirilmiştir.

Dorr, 1953 yılı Nisan ayında Nellis test üssünde görev yapan Hava Teknik İstihbarat Merkezi takımının bir üyesinin, kendisine, yeniden düzenlemesi yapılmış bir uçan dairenin görgü şahidi olduğunu ihbar ettiğini belirtmişti. Cismin tanzimi, söylendiğine göre, Doğu Kıyısında gerçekleştirilmişti.

“O, 8,5 m. çapında kusursuz bir diskti. Kalınlığı çemberin çevresinde 30 cm.den başlarken ortaya doğru 3,5 metreye ulaşıyordu. Savaş uçaklarınkine benzer yükseltilmiş bir kokpiti, hemen altında da onu çevreleyen 150’ye 150 cm. uzunluğunda ve 2 metre yüksekliğinde bir alan vardı. İtici güç sistemi tamamen mahvolmuştu, aygıtlar ve elektrik tertibatı tanıdık materyalleri içermesine rağmen neredeyse anlaşılmaz görünüyordu. Cisim, dünyanın yörüngesindeki bir ana gemi tarafından yönetilmek üzere dizayn edilmiş küçük bir araç olduğu kanısını uyandırıyordu. Boyutlarından ve hasar görmüş oturma yerlerinden anlaşılabileceği üzere, içinde görünüşe göre insan benzeri uzuvlara sahip 2 mürettebatı taşıyabilecek şekilde tasarlanmıştı, ancak bunlar çok daha kısa boylu varlıklar olmalıydı. Bu aracı bir insan pilotun sığabileceği şekilde tekrar dizayn etmek aylar sürmüştü.”
| | ![]() |
![]() | |

Lazar ekliyor; ''bir uzay-zaman bükülümü içinde yolculuk yapılırken, element 115, element 116 denen bir başka elemente dönüşerek bir anti-madde alanını da yaratıyor.Anti-madde alanında oluşan zıt alan ise, element 116 sayesinde %100 enerjiye dönüşebiliyor.Reaksiyonun ısısı sonucunda, ortaya çıkan elektiriksel enerji yeterli olduğu gibi, bir tür termo elektrik jenaratörü oluşturuyor. Sözünü ettiğim A Enerjisi, böyle sağlanırken, delta durumuna geçildiğinde A Enerjisi, uzay-zaman bükülümünü sağlayınca bir tür kara Delik ortaya çıkınca, ışık yılları aşılabiliyor...''

Bob Lazar: Bu araçlar kendi çekim alanlarını yaratıyorlar.Nasıl dünya herşeyi kendine doğru çekiyor ve yerde tutuyorsa, onlar bu yerçekimsel alanın bir benzerini kendilerine göre araç çevresinde yaratıp bu gücü bir hareket kaynağı olarak kullanmaktadırlar.Bu araçlar kendi yerçekimsel atmosferlerini yaratabiliyorlar.Dünya tüm maddeleri aşağı çektiği için onlarda aynı ortamı yaratıp aşama aşama kendilerini iten bir oluşuma geçebiliyorlar.Disk şeklindeki uzay araçları bir tür atom reaktörüne sahiptirler.Bir tür termoelektrik jenaratörü olan bu reaktör elektrik enerjisi üretiminde kullanılıyor.Bu reaktörü çalıştırmak için element 115 denen yüksek oktanlı bir sıvı, element 116 denen bir başka elemente dönüşerek çekirdek parçalanması ile anti nükleeer tepkime meydana getirmektedir.Bu işlem sonucu % 100 enerji dnüşümü gerçekleşerek reaktörde muazzam bir ısı oluşturulmaktadır.Bu antimadde reaktörü bir tür anti nükleer enerjiyle işletilen mini bir termoelektrik santralidir.Burdan elde edilen elektrik enerjisi dalga klavuzuna ve yerçekimi amplifikatörlerine sürülmektedir....


Çetin BAL: Böylece disk biçimli uzay aracı çevresinde belli bir frekans ve yoğunlukta elektromanyetik bir güç alanı meydana gelmektedir.Buna A enerjisi denmektedir. A enerjisi disk biçimli aracın içerisine girdiği üç boyutlu uzay zaman geometrik çizgilerini bir dördüncü boyuta doğru esneterek bükebilen elektromanyetik bir güç alanıdır. Düz uzay/zaman alanı çizgileri ''disk biçimli uzay aracının güç alanı tarafından'' hareket edilecek uzay/zaman koordinat noktalarına doğru bükülerek asimetrikleştirilir.Böylece uzay/zaman çizgilerinin asimetrikleştiği yöne doğru araç ışık hızında hareket kazanır. Kendi boyutumuz içinde - kendi uzay/zaman sürekliliğimiz içinde - uzay gemimizin yerçekimsel asılım potansiyeli altında kazanabileceği en son hız limiti ışık hızıdır. Işık hızının üstü hızlara çıkabilmek için mutlaka üst uzay/zaman denen farklı zaman/uzay süreklilikleri içerisine girmemiz ve o boyutlarda hareket etmiş olmayı düşünmemiz gerekir.
| |
Gemi yada zaman makinesi bu durumda başka yıldız sistemlerine başka zamanlara ve boyutlara geçişe hazır durumdadır.Bu noktadan sonra araç içindeki dairesel döşenmiş manyetik tüpler boyunca ışık hızında devreden plazmik enerji akımının hızı ışık hızının üstünde bir hıza doğru yükseltildiğinde oluşan enerji alanının yüksek frekanslı radyasyon alanı geminin maddesini oluşturan fotonlarla reaksiyona girer bu reaksiyon sonucu maddenin titreşimleri ışık hızının üstünde bir hızla titreşmeye zorlanır. Ve bunun sonucunda zaman makinesi tümüyle ortadan kaybolarak bir üst uzayın ''zaman -mekan sürekliliği'' içerisine girmiş olur.Böylelikle kendi uzay -zaman boyutumuzu aşarak bir önceki ve bir sonraki zaman dalgalarımızla eşzamanlı olduğumuz bir boyuta yükselmiş oluruz.Dolayısıyla üst uzaya çıkmak demek, yine kendiside bir zaman dalgası olan kendi uzay/zaman hologramımızın bir önceki ve bir sonraki zaman dalgalarına ait geçmiş ve gelecekteki uzay noktalarından birine hareket edebilme olanğını elde edebilmek demektir.[ zaman yolculuğunun şematik ifadesi ]
Sözde bazı kişiler dünya dışından geldikleri varsayılan UFO 'ların içlerindeki dış uzaylılarla iletişim kurduklarını iddia etmektedirler.Bu iletişimler sonucu alınan üst uzay yolculuğuna ait sözde bilgiler bilimsel anlayışın ufukları içerisinde ne kadarda asılsız iddialar olarak görülselerde ana fikir olarak bu anlatımların gerçeğin çokta dışında fikirler olmadığını kendi adıma söyleyebilirim. Bu UFO temascılarından biri olan Edvart Billy Meier' ın Semjase adında bir dünya dışı varlıktan aldığını iddia ettiği bilgiler ve Türkiye'de yaşayan ve kendisiylede bizzat tanışıp görüştüğüm sayın Ömer Sami Ayçiçek beyin Agarta uygarlığı denen bir uzay uygarlıgıyla medyumsal bir ilişki sonucu semiyun isimli varlıktan aldığı bilgiler son derece ilginç!
Billy Meier'in uzaylılarla görüşmesi:
...Ya da cevap bizim çok uzak geçmişimizde saklı. Nasıl mı? 1975 yılının Ocak ayında İsviçreli bir çiftçi olan Eduard Billy Meier´ın başından garip bir olay geçti. Ve bu olay yaklaşık bir yıl sürecek olan bir öykünün ilk adımıydı. Bir sabah evinde otururken, kafasının içinde çınlayan bir ses, çevredeki belli bir yere gitmesini istedi, rahatsız olan Meier aldırmamaya çalıştıysa da, olay tekrarlanınca denilen yere gitme arzusunu yenemedi. Belli yere geldikten sonra bir saat kadar bekledi, tam dönmeye hazırlanırken, gökten gelen garip sesle duydu, başını kaldırıp baktığında tipik disk biçiminde bir UFO´nun yere doğru indiğini gördü. Yanında aracından hiç ayırmadığı kamerası vardı, ilk olarak cismin inişini görüntüledi, sonra yanına doğru gitmeye çalıştı ama yapamadı, engelleyen bir güç vardı. Sonra aracın ardında bir kadın belirdi, sarışın, uzun boylu, güzel bir kadındı, kulak memelerinin uzunluğu dikkat çekiyordu. Garip aksanlı bir Almanca ile konuşan kadın İsminin Sam Jase olduğunu ve Erra adlı bir gezegenden geldiğini söylüyordu. Erra gezegeni Boğa Burcu´ndaki Pleidas Takımyıldızı´nda bulunuyordu. Sam Jase´nin söylediğine göre Erra uygarlığı, bizden 13.000 yıl ilerdeydi, Erralılar anlaşmazlıkları saf düşünceye ulaşma yöntemiyle ortadan kaldırmışlardı. Teknolojileri çok ileriydi, 430 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan Pleiades Takımyıldızı´ndan dünyaya 7 saat gibi akılalmaz bir sürede geliyorlardı. Sam Jase, beş tip uzay araçları olduğunu anlatıyordu, üç tipi yıldızlar arası yolculuklar için, birisi gezegenler arasında, beşincisi ise zaman yolculuğu amacıyla kullanılıyordu. Sam Jase, Pleidas ilişkisinin ilk adımıydı, daha sonra ziyaretler sürdü.


Ptaah ve Asket adlarında iki Pleidaslı daha geldiler, anlattıklarına bakılırsa asıl anavatanları Erra değildi, daha önce Lyra Takımyıldızı´nda yaşıyorlardı. Toplum yoldan çıkmış ve sonunda nükleer bir yıkım herşeyi yok etmişti. Kıyımdan kurtulan bir grup, Erra´ya yerleşerek yeni bir uygarlık kurmuşlar, binlerce yıl sonra da uzaya açılarak Güneş Sistemimize ve bize ulaşmışlardı. Meier, neden sorusunu sorduğunda en çarpıcı cevabı aldı; "Biz sizlere karşı sorumluluk duyuyoruz çünkü sizin atalarınız bizim atalarımızdır."

Billy Meier' in '' aşağıda resmi görülen ve uzay aracından indiğini ve pleiades takım yıldızından geldiğini ifade ettiği'' uzaylı Semjase 'ye ait olan resim.

![]() |
![]() |

Semiyun: [...uzak gibi görülen mesafeler gemilerimizle nasıl çok daha kısa mesafelere indirilebilmektedir. Sonsuz mesafeler bir anda nasıl küçülebilir.İşte bu hadisede insanın dahil olduğu zaman ve mekan kavramını farklı bir hale getirmesi söz konusudur.Bizim elbetteki fiziki kainatı değiştirecek halimiz yoktur.Hatta onun zaman akışına dahi direkt müdahalemiz mümkün değildir. O halde biz ancak gemilerimizin vibrasyonel seviyesini yükselterek kendimizi bilinen zaman ve mekan kavramından daha farklı bir kavram içine sokabilirsek o uzaklığı ortadan kaldırmış oluruz [yani uzay/zamanda kestirme yollar' la iki ayrı bölgenin birbirine bağlanması]. Çünkü boyutlar yükseldikçe bir önceki boyuta göre mesafeler, zaman ve mekan ölçüleride inanılmaz derecede farklılaşmaktadır.İşte anlık uzay yolculuklarıda birbirine göre değişen zaman, mekan ve mesafe ölçülerini kullanarak gerçekleştirilen yolculuklardır.]
Uzaylılardan bilgi aldığını iddia eden Elizabeth Klarer: [...Işık varoluşu sağlayan inanılmaz bir enerjidir. Tüm evrenin sürekliliğinin anahtarı ışığın uyumlu hareketlerine bağlıdır.Bütün matemetiksel formüller, anti yerçekimi dalgaları, zaman dalgaları ve ışık dalgaları arasındaki uyuma bağlıdır. Bütün bu dalgalar arasındaki uyum kontrol edilebilirse bir uzay gemisi boyut ve zaman değiştirebilir.]Yine aynı çevirinin bir başka versiyonunda daha farklı bir tanım vardır; [ Transportasyonun( ışınlamanın) matematiksel formülü, ışık spiralinin her bir çarpıntısı arasındaki frekans şiddeti olan yerçekimi karşıtı dalgalar ve zaman dalgalarıyla uyumlu olan ışığın titreşim frekansında gizlidir.]

Bir diğer uzaylı grup şöyle ifade etmektedir: [Uzay gemileri tersine çevrilebilir elektromanyetizm sayesinde çalışmaktadır. Geminin merkezinde bulunan ve kristale benzeyen bir rotor, reaktör dedikleri iki büyük sütunla irtibatlıdır.Manyetik ve elektrik enerjiyi tersine çevirerek bu sayede maddeyi kontrol etmekte ve yerçekimi güçlerinin üstesinden gelmektedirler.]
Uçak yapımcısı Louis Breguel: ''Uçan Daireler, tanımadığımız bir güçle hareket ediyor.Geçerli başka bir açıklama düşünülemez.Uçan Daireler başka bir dünyadan gelmedir''
Uzaylıların uzay gemilerini (UFO) bizim uymak zorunda olduğumuz aero-dinamik yasalara uygun olarak biçimlendirmeleri söz konusu değildir.Onların araçları mekanik olarak çalışmaz.İvmenin (Akselerasyon) ve süratli manevraların yan tesirlerini nötralize edecek sevk itim sistemlerine sahipler.Bu yüzden uçan daireler havada akıl almaz manevralar yapabilmektedirler.Aşağıda bir uçan dairenin çalışma prensipleri ve iç yapısı anlatılmıştır.Bu bilgiler uzaylılarla yakın temas kurduğunu iddia eden George Adamski tarafından alınmıştır.

![]() | ![]() |
George Adamski'nin yakın temas sonucunda uzaylıların ANAGEMİ' lerine ait çektiği resimler:
![]() |
![]() |
Dünyada Adamski adını hiç duymamış birtakım diğer kişiler de, Adamski’nin keşif gemisine oldukça benzeyen cisimler gördüklerini rapor etmişlerdir. Bunlardan Stephen Darbishire adlı ilkokul öğrencisi, Şubat 1954’de kuzeniyle birlikte Coniston’da gördükleri bu cismin iki fotoğrafını çekmiştir. Fotoğrafları ortografik projeksiyon sistemi kullanarak inceleyen havacılık mühendisi Leonard Cramp, Adamski ve Darbishire’ın fotoğraflarında görülen cisimlerin oransal olarak aynı olduğunu belirtmiştir.
ABD'de NBC Televizyon Kanalı, Adamski'nin deneyimi ve çektiği olağanüstü fotoğraflarla ilgili TV Programı gerçekleştirmişti..


-Başka bir açıdan çekilen UFO- Adamski'nin çektiği UFO 'nun alttan görünüşü
13 Aralık 1952'de, Adamski' nin keşif gemisi olarak adlandırdığı çan şeklindeki uzay aracı Palomar Bahçeleri üstünde uçuyordu.Adamski ve arkadaşı Madeliene Rodeffer ağaçların üzerinde, havada asılı duran bir şey gördüler.Tam bu sırada yanlarından bir araba geçti ve içindeki üç kişi Adamski'ye, ''Kameralarınızı alın, Buradalar!'' diye bağırdı.Adamski, cisim tekrar hareket etmeye başlamadan önce teleskobuyla cismin 4 fotoğrafını çekmeyi başardı.Evlerin çatısı üzerinde süzülen araç, Adamski'nin evinin üzerine geldiğinde bir filim kartuşunu bitimişti ve sonra ağaçların ardına doğru ilerleyerek gözden kayboldu.Adamski'nin komşularından Hava Kuvvetleri Çavuşu Jerold Baker da, uçarak uzaklaşan cismin bir fotoğrafını çekmeyi başarmıştı.Adamski UFO Temsili Resimleri-1 Adamski UFO Maketleri-2
Dr.Daniel Fry 'ın anlattığı bir yakın temas öyküsü: [...Gökyüzünde ziğzaglar çizen çok hızlı ve hareketli ışıklar saçan bir cisim gördüm.Cisim hızını bir müddet sonra gittikçe azaltarak bulunduğum yere doğru alçalmaya başladı.Bulunduğum yerden bu cismi izlerken, yaklaştıkça kulağıma ıslık sesine benzer derinden bir vınlama da gelmeye başladı.20 metre kadar ötede toprağa indi Herhangi bir çarpma ya da sürtünme olmamıştı.Bu inişte sağa sola uçuşan kum taneciklerinin çıkardığı ses hariç, cisimden hiç bir gürültü duyulmamıştı.Karşımda duran uzay gemisinin dıştan, sakin bir görünüşü vardı.Pervaneleri yoktu.Herhangi bir tarafından püsküren gaz ya da emilen hava görülmüyordu.Gökyüzünden yere doğru salına salına düşen bir tüy gibi gayet sakin, hafif bir şekilde dünyamıza inmişti.Yerle temas etmeden önce hızı saatte bir kaç mile kadar düşmüş olmasına rağmen, düşmeye benzer hiç bir harekette bulunmamıştı.Onu daha yakından inceledim, etrafında bir kaç tur attım.Taban-tavan yüksekliği yaklaşık 4.75, çapı ise 9 metre kadardı.En geniş kenarları yerden 2 metre kadar yükseklikteydi. Bu aracın öyle bir eğriliği vardı ki, yerden 45 derecelik açıyla bakıldığı zaman fincan tabağı şeklinde görülüyordu.Tersine çevrilmiş bir çorba kasesinin altına bir tencere kapağı geçirilmiş gibiydi.Yere indiği zamanki koyu mavi rengi şimdi kaybolmuştu.Daha yakından bakınca anladım ki, üzeri adeta cilalanmış gibi pırıl pırıl gümüş rengi bir metal ile kaplıydı.Etrafında tam bir tur atmama rağmen üzerinde, kapıya benzer bir şey göremedim.Elimi metal yüzey üstünde gezdirirken yüzeyin çok kaygan yapıda olduğunu fark ettim.Elimde sanki bir statik elektriklenme ve karıncalanma hissettim. Çetin Bal:...daha sonra araç içinden çıkan uzaylı Dr. Fry' a araç metali etrafında bir manyetik alan bulunduğunu bu alanın bir kaç milimetrede olsa kendisinden başka cisimleri şiddetle geriye doğru iten bir güç olduğunu ifade etmiştir. Bu manyetik bir metal olmalı.Hava ve dış uzaydaki sürtünmelere karşı bir koruyucu kılıf görevini görmektedir.Fakat uzaylının diğer ifadelerine bakılırsa bu manyetik etkinin aracın asıl güç ve itme sistemiyle bir ilgisi yok! bu sadece metal deformasyonunu engellemek için üretilen özel bir metal alaşım.
Adamski ile uzaylıların karşılaşması:


Uzaylı: Araçlarımızın ilginç bulduğunuz hareketleri sizin sürtünme dediğiniz gücün üstesinden gelmiş olmamıza bağlı ve bu araçlar hiç bir aksi yük yada ivmesel bir deformasyon etkisi hissetmeden çok ani bir şekilde istedikleri yöne doğru uçabilirler.Araçlarımızın güç ve itme sistemi, yerçekiminin hiçbir anlam ifade etmediği elektromanyetik ilkelere göre çalışır.Bazen araçlarımızın altında görülen üç küre bizim araç idare sistemidir.Fakat bunlar istendiğinde ayrılıp diğer araçlarımıza nezaret edebilirler.Araçlarımızın ortasındaki manyetik direğin bir fonksiyonuda şarj için gerekli olan statik enerjiyi emmeye yardımcı olmasıdır.
kaynak: http://www.zamandayolculuk.com/ufotechnology.HTM
Tüm hakları Çetin BAL' a aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder